bugün

entry'ler (39730)

karaköy iskelesi

ilk tanışmam 1978 senesinde oldu burayla. 2008'de battığında neyse, o zamanlar da öyleydi. Altındaki dubalar 10-15 senede bir, o da anca paslanıp da su almaya başlayınca değiştirilirdi. batacağı biliniyordu, yenisinin getirilmesi düşünülüyordu ki; pof, battı!

*

eskiden... sabahları yolcu çıkışında, kadıköy'den gelenlerin okunmuş gazeteleri küçük çocuklarca toplanırdı meselâ. bu çocukları da civardaki gazete bayileri gönderir, böylece topladıkları gazeteleri ana bayiye iade diye yazarlar, iyi de para kazanırlardı o günlerin parasıyla. normalde sattıkları gazete başına %3-4 gibi bir kâr ettikleri düşünülürse, bahis konusu gazete miktarı da yüzlerce olunca ortada net %100 kâr var, azımsamamak gerek.

burhan pazarlama'nın henüz köprü çıkışında son model bagajından değil, vapurda "şu elimde görmüş olduğunuz"la başlayarak satış yaptığı yıllardı o zamanlar.

13 yaşındayken ortaokula gidiyordum kadıköy'den yeşilköy'e. eminönü iskelesi (kadıköy-eminönü hattı) çalışmadığından, mecburen galata köprüsü'nü yürürdüm. üçkağıtçılar vardı meselâ köprünün üzerinde. bi' sahici üçkağıtçılar vardı, bir de üçkağıtçılık adı altında tantanacılıkla yankesiciliği harmanlayıp kolaj çalışması yapanlar vardı. Aradaki fark büyüktü! sahici üçkağıtçılar adam gibi adamdı. cebindeki para senindi ve istediğin kadarını oraya yatırmak senin elindeydi. Oysa kolajcılar... acımasızlığın ne denli insanlık dışı olabileceğinin suretiydiler birer birer. üçkağıtçı oyunu kurar, oyuncular ve ekipten adamlar tezgahı sarar, tantanacılar kendi aralarında kavgayı başlatırlar, kurban ayırmaya kalkar, yankesiciler de görevlerini yapıp ellerinde, ceplerinde ne varsa hepsini götürürlerdi 10-15 saniye içerisinde. geriye ağlamaklar, sızlamaklar, dükkânın hasılatını kancığa kaptıranlar. bir dolu hüzün hikayesi.

*

akşamları gece 10'dan sonra, yarım ekmeğe at eti satılırdı iskelenin önünde. üç tekerlekli, camekanlı arabasının camında kötü bir türkçeyle "yarım ekmek küheylan 10 lira" yazardı bunların. bir nevi doğaldı yani bunu satmak. kimse yadırgamazdı. eminönü'deki büfelerin, insanların iş çıkışı vakti, üç tane sırf soğan/domates, kırmızı biber ve bol tuzlu sıfır kıyma lahmacunu 5 liraya sattıklarını biliyorsanız, çok da pahalı değildi yani yarım ekmek at eti. ben de yedim bi' çeyrek ama sadece bir ısırık. iğrenç değildi yok, çok sertti eti. çiğne çiğne geçmiyordu boğazımdan. 13 yaşında çocuksun işte. nereden bileceksin küheylanın ne olduğunu!?

*

-özel bölüm-

12 eylül sonrası çok dipçik yedi o iskelenin çıkışında insanlar. askere gelmeden önce köyünden dışarı çıkmamış, 20 yaşında eline g3 verilmiş, şehirdekilere düşman zırcahil köpekler tarafından dipçiklendiler. öyle "onlar da emir kuluydular, asıl emir veren suçlu" filan diyenler olur, hep oldu. yok, öyle olmadı o iş. yüzlerindeki hıncı okudum ben o yaşta. ben kimdim ki? nice değerli insan okudu onların hıncını. nice kadın, nice erkek, nice bebe okudu.

-özel bölüm-

bir insanda olması gereken standart parçalar

ahlaktı, inançtı, güvendi... bırak bir kenara! bunlar tanrıya inananlar için bahane. öbür tarafta görürler zaten cezasını ya da hediyesini.

koldu, bacaktı, çüktü, memeydi... bunlar da fasa fiso! çok maddeseller.

***
opsss!

* çalışan, tüm fonksiyonlarını yerine getirmeye motorlaştırılmış bir 'beyin' çok hoşuma giderdi ama bende yok.

* etrafında yaşanan her türlü pisliğe rağmen, tüm olanları sükunetle karşılayacak sağlam bir 'mide'. hayır, o da bende yok.

* safça adalete inanmış birisinin, o safça anlayışıyla ve hala daha bugünkü sisteme dayanmasının sebebi: 'dürüstlük!'

* leş gibi semtlerde ya da ne bileyim, leş gibi mahallelerde yaşayanların, orayı kendilerininmiş gibi 'sahiplenme'si:

(duvar yazısı: ''semt bizim, ev kira'') tam öküzlük, ekleyeyim.

* o her gün, belki de zamanladığın veya ansızın gelen barsak seslerinden sonra çıkarmak istediğin nesneyi, senin bir parçan olarak gören ve başarıyla o görevi yerine getiren götün. işte o bende ve herkeste var!

teşekkürler...

dokuncuk

VI

Buranın düzenini ezip geçen haşmetli yaşamdan arta kalan, sadece keçi yollarıyla kazınmış bayırdı.
geçtin.

insana insanca davranan insanları sorar olduk, onlar zaten göçmüştüler.

Sana kalan iktidar hırsı;
bana?

dokuncuk

v

farz et ki; ellerin ikiye, bacakların ikiye, beynin ikiye ayrılmış. keza böbreklerin de.
n'apardın? akıl ziyanı... başka bir şey değil! kalp de!

düşünmezdim örnekse. ikiye bölüneceğimi bilirdim.

zarar! külliyen israf. beynimizden geçen her düşüncenin birer elektron taneciğinin oluşturduğunu muhtemelen en ilkel toplumlarda yaşayanların bile bildiğinin farkındayız.

*

kaleyi tuttur, gol olur! kaça ayrılırsan ayrıl, o top kaleyi bulacak. kimsenin seni ayırmasına izin verme.

(öğrencilerime...)

yanlışlıkla başka başlığa yazmak

"hassiktir!"

ankarada yapacak bişeyin olmadığı gerçeği

türkçe ağlıyor

allah belanızı vermesin... e mi

kenan evren

galiba şu anda ölü o... öldüğüne sevindiğim nadir insanlardan.

bizim kültürümüzde ölünün arkasından kötü konuşmak her ne kadar doğru olmasa da, iyi ki öldü. hatta bi ara allah a bile inandım. demek ki hep iyiler ölmüyor diye.

bir bu, bir penguen, bir de bugünlerde yaşayan pezevenk.

aa aaa! pezevenk mi...
kim o ayol!

dokuncuk

ıv

dünya ne güzel
sanki arkadaşımmış

bazen seviyorum
çoğu kırıyor

kalp hiç kırılır mı

dokuncuk

III

birincik: ben
ikincik: elbette sen
Üçüncük: Allah
dördüncük: el
Beşincik: peygamber
Yedincik: öküz
Dokuncuk: bu!

"veleddâlin, âmin"

dokuncuk

II

Elleri gökyüzüne
Yüzü suretime gülümserdi
Bir kokusu vardı
Miskiamber kokardı
ismini duydum muydu
Kıvrılıp uyurdum kedimin götünde
Mışıııl da mışıl...
gariiip de garip.
Mırmırlayıp... Gırgırlayıp.

(ce.a)

dokuncuk

I

Evrene biz de bir nefes üfledük
Nereye gidecek bilmez idük

Dün yoktuk
Yarın da yok

Ömrümüzün dününü eyyu yaşaduk

Kaç insan var gördük
Kötüsü vardıysa da içinde
Biz iyisini hep önce gömdük

Evrene bir nefes üfledük
Nereye gidecek hiç bilmedük

(ce.a)

özlem tekin

"türk müziğinin es geçtiği, daha doğrusu kaçırdığı insanlardandır."

diyebilecek cesaret ya da cüret, ilk önce kendi "türk müziği" seçimlerinden ötürü sorgulaması gerekir. Örnekse, grubun kendi arkadaşlarından:

* duygu karpuz / özlem tekin
* gül ağrıca
* ebru bank / buket doran
* şebnem ferah

Kalanlar kim?

Kimse kimseyi hiçbir şeyden kaçırmadı. Herkes kendi yolunu seçti, çocuk filan bile yaptılar bazıları.

hayla bilgi entrysi girmeye çalışan mal

Senin o "hayla" diye başlayan entrysine sokayım ablam! Ne güzel Türkçen ve ingilizcen karma karışık lan...

O bilgiler de bir tarafına girsin. Çok ayıp! Etme!!!

vajina benim istediğime veririm

Şu dikkatimi çekti afedersiniz: Verenlerin hemen hepsi erkek lan!

Not:

Girilere gönderme yapmadım. Öyle çünkü. Bir Türkiye gerçeği

öldükten sonra dikkat edilecek hususlar

Anamızdaki ufacık bir su haznesinden geldik dünyaya, iki metrekare toprağa gideceğiz gene dünyada.

***

Konumuz: Öldükten sonra dikkat edilecek hususlar:

- Madde I; Gömülürken kontrol etmeyi ihmâl etmeyin:

a. Pamuk mu yoksa silikon mu seçtiniz?

a.1

Pamuk, biliyorsunuz lifli bir madde. Öldüğünüz zaten sıçtığınız anlamına geliyor; hem koku yapar hem de ahirette sizi kötü bir intiba yaratmış olarak iz bırakır. Yapmayın; silikonu ilk olarak vasiyetinize yazın. Yapışkandır, göt bağımlısıdır, ne bu hayatta ne de ölümde kıçınızdan ayrılmaz; vefalıdır.

a.2

Kefen meselesine gelelim. Cepsiz olmasına gerek yok. Direkt ceplileri ve daha renkli kumaşları deneyin. Zira öbür tarafta da "Yaratan"ın bir şekilde geçinmesi gerek. Hatta seni peygamber bile yapabilir ama güzel ve içli bir şey söylersen.

(Ben beyaz benekli mor seçtim örnekse)

a.3

- Yüzünüz ve vücudunuz Kâbe'ye bakıyor mu! Ölmeden önce gömücülere söyleyin bunu zira, toprak altında çok zor ölüyü çevirmek. Onca çapraz tahta, onca toprak baskısı... ve onca ölmek! Cidden sorun yani. Emekçilerden yanayız.

a.4

Mezarınızı hemen yaptırmasınlar.

Bazıları içki içsin, sizi sevenler!
Bazıları üstünüze işeyebilsinler, sevmeyenler!

(*Bu memlekette, Can Yücel'in mezarına gidip, mezar taşını kırıp, üstüne o sikindirik sidiğini bırakan acizler var!*)

a.5

Nekrofili! Ki, bu çok önemli!!!

En çok bizim yaşadığımız ülkede var bu hastalık. Pamuk değil abi; direkt ve hemen soğuyan maddeler lâzım bize;

Çükünde hemen patlayacak yani.

***

Evet; yaşadığımız ülke bu denli sapık! Siz me sanmıştınız?

gay bara giden evli erkek

Danimarka'da evlenmiştir ve kocasıyla gitmiştir. N'oldu, zoruna mı gitti?

kısa maltepe soğan ve ayak kokusu

1987...

Yozgat/Yerköy ilçe jandarma bölük komutanlığı'nda geçici karakol komutanlığı yapıyorum. Üstler aynı anda izne çıkmışlar, görev de bana kalmış.

Öğrencilerim aradı, dediler ki; "hocam sizi ziyarete geleceğiz, olur mu?" Askerlik bu! Memleketine ilişkin her şeyi özlüyorsun.

Dedim; "elbet, ne zaman isterseniz!"

Ertesi gün haydarpaşa'dan bilet almışlar üç çocuğum, yola koyulmuşlar. Dörtlü bir kompartımanı paylaşıyorlar ama biri, yaşlı bir amcaları. Gebze'yi geçince, amcam açmış bohçasını, içinden çıkarmış soğanla ekmeğini, hatır hutur ısıra ısıra yemeye başlamış soğanını. Bir yandan da ekmeğini... sarımsak kırdığından başlıkta bahsedemedim, sınır var, biliyorsunuz başlıkta.

Yemek faslı bitince, bir de üstüne kısa maltepe sigarası! Oh... uykusu da gelmesin mi! Çıkarmış ayakkabılarını, sızıvermiş oracıkta. Çocuklarım da yorulmuşlar, onlar da uykuya dalmışlar
Elbet... iki paket bisküvi, üç de süt içtikten sonra.

Ha bir de amcanın gece uyurken osurduğundan, horul horul horladığından; çocukların korkup, üçünün birden kompartımandan kaçtıklarından bahsedecektim ama vaktinizi almayayım.

Yerköy'de ben karşıladım onları. Bölüğe gittik, öğlen yemeğimizi
Birlikte yedik. Bir otele yerleştirdim, "akşam görüşmek üzere" dedim...

Hayat çok kısa.

iki sene sonra, bu çocuklarımdan birini kaybettim; alerjik sinüzitten. Biri şu anda paris'te, bir café işletiyor, hâli vakti yerinde. Diğeri, izmir'de bir sokakta takı satıyor karısıyla birlikte.

2021...

Ben hocalık yapıyorum, avcılar'ın bir köşesinde. 2019 senesinin, istanbul için söylüyorum, en başarılı antrenörüyüm. (Üç ikincilik, bir küme yükseltme, bir de kurulduğundan beridir ilk defa bir ortaokulu şampiyon yapmak bazında)

Onlar gibi öğrencilerim sayesinde oldu işte tüm bunlar. Her be kadar ben de elbet onlara iyi davransam da, onlar da bana hep ama hep vefakâr oldular.

Kalan ikisiyle hâlâ daha görüşüyorum. Gideni de her ay mezarında öpüyorum.

Vefa iyidir. Ve geçici değildir.

-ergun'a-

the terminal

(bkz: caz)

uludağ sözlük

https://galeri.uludagsozl...s-g%C3%B6lgeleri-2180168/

Bu nedir lan?

Yakında götünüzü de siktireceğiniz dildo mu amk? Artık onları da mı sergiliyorsunuz?!

chpyi eleştiren herkese troll diyen tip

Akp' yi eleştiren herkese "vatan haini" diyen tiplerle kesinlikle benzeşmiyor. O yüzden rahat olsunlar. Onların da sırası gelecek.